Roy Bhaskar'a Saygı - I
Roy Bhaskar'ın Epistemolojisi
Roy Bhaskar (1944 - 2014)’ın ilk yapıtı olan 1975 tarihli A Realist Theory of Science (Realist Bir Bilim Teorisi)’tan itibaren, en ileri ifadesini Viyana Okulu çevresinde bulan mantıkçı ampirizme karşı yürütülen savaşta yer aldığını görürüz. Bununla birlikte, kitabının başlığından da anlaşılabileceği gibi Bhaskar bu savaşın Kuhn ve diğerleri tarafından açılan ve kabaca “Bilimsel yöntemin başarılı biçimde yürütülmesi, imkânsızın peşinde koşmaktır!” sloganı ile özetleyebileceğimiz cephesinde yer almaz (Çeğin & Etil, 2013 : 7). Bu cephedekilere göre, bir teorik bütünlüğün bir başkası tarafından aşılması ampirist kavram seti ile açıklanabilir değildir. Bu nedenle elimizdeki model bilimsel devrimlerin ve paradigma değişimlerinin nasıl oluşabildiğini izah etmekten uzaktır; iki bilimsel teori arasında seçim yapmak için rasyonel bir dayanaktan söz etmek abestir; bilimsel teoriler otoritelerini doğal fenomenleri açıklama kapasitelerinden (içsel faktörlerden) değil ideolojik, kültürel vb bir takım dışsal faktörlerden almaktadır.
Yapı
ile praksis birleşik ikiliklerini sürdürmeye imkan veren yani toplumsal yapının
sadece insan praksisi sayesinde var olduğu, bu arada toplumsal yapının insan praksisinin
vazgeçilmez koşulu olarak kabul eden ve nihayet insan praksisinin toplumsal yapıyı yeniden
ürettiği veya dönüştürdüğü bir modele gereksinim vardır (Bhaskar 2015:273).
Sosyal bilimlerin görevi toplumdan yansıyan “eğilimleri ve güçleri, bunlar dış
dünyaya yansıdığı haliyle ve bunlar yansıdığı sürece” araştırmaktan ibarettir
(Harvey 2002: 170). Ne var ki toplumsal yapılar ve eğilimler doğa
bilimlerinde olduğu gibi kapalı bir sistemde incelenebilecek nitelikte değillerdir ve bizi belli
genellemelere ulaştıracak yöntemlere konu olamazlar. Bu anlamda sosyal
bilimlerin öngörülebilir sonuçlar elde etmesi mümkün değildir. Dahası, toplumda
yönelimsel insani etkinlikler de mevcut olduğundan sosyal bilim disiplinleri içlerinde daima indirgenemez hermenötik bir yaklaşım barındırmak durumunda kalacaktır.
Roy Bhaskar (1944 - 2014)’ın ilk yapıtı olan 1975 tarihli A Realist Theory of Science (Realist Bir Bilim Teorisi)’tan itibaren, en ileri ifadesini Viyana Okulu çevresinde bulan mantıkçı ampirizme karşı yürütülen savaşta yer aldığını görürüz. Bununla birlikte, kitabının başlığından da anlaşılabileceği gibi Bhaskar bu savaşın Kuhn ve diğerleri tarafından açılan ve kabaca “Bilimsel yöntemin başarılı biçimde yürütülmesi, imkânsızın peşinde koşmaktır!” sloganı ile özetleyebileceğimiz cephesinde yer almaz (Çeğin & Etil, 2013 : 7). Bu cephedekilere göre, bir teorik bütünlüğün bir başkası tarafından aşılması ampirist kavram seti ile açıklanabilir değildir. Bu nedenle elimizdeki model bilimsel devrimlerin ve paradigma değişimlerinin nasıl oluşabildiğini izah etmekten uzaktır; iki bilimsel teori arasında seçim yapmak için rasyonel bir dayanaktan söz etmek abestir; bilimsel teoriler otoritelerini doğal fenomenleri açıklama kapasitelerinden (içsel faktörlerden) değil ideolojik, kültürel vb bir takım dışsal faktörlerden almaktadır.
Ampirizme karşı açılan bir diğer cephede konuşlanan Bhaskar ise Hume’un, nedenselliği sabit bağlantılara
(constant conjunctions) yani aynı nedenlerin aynı sonuçları doğurması ilkesine
indirgemesine karşı çıkan ve sonradan “derin realizm” olarak adlandırılacak itirazını
geliştirdi. Buna göre Bhaskar öncelikle açık ve kapalı sistemler ayrımını
ortaya koymaktaydı. Dünya “doğurgan mekanizmalar” (generative mechanisms)
olarak tanımlanabilecek, insani deneyimlerde açığa çıkan olayları üreten
yapılardan oluşur. Bu yapılar çoğul nitelikte ve birbirleriyle etkileşim halindedirler;
bu anlamda, tek bir mekanizmanın kendiliğinden ve doğrudan etkisinden söz edebilmek mümkün değildir. Nedensel ilişkiler de aslında yalıtılabilir
mekanizmaları değil eğilimleri ele alabilir ve tanımlayabilirler. Deneyimler ve
olaylar üzerinde (bilinçli) bireylerin etkisi söz konusu olabileceği için de
bunlar açık sistemler olarak tanımlanmalıdırlar.
Öte yandan, kapalı
bir sistemden söz edilebilmesi için ise sözgelimi bir bilimsel deneyde olduğu
gibi, amaçlanan işlemin diğer olgulardan etkilenmeksizin yürütülmesi adına
gerekli önlemlerin alındığı yalıtık bir ortam varsayılır (Kaidesoja 2007: 76).
İşte ancak burada, bu önceden belirlenmiş koşullar altında “sabit bağlantıların
gözlemlenebileceği bir kapalı sistem mevcuttur” demek mümkün hale gelir. Bhaskar da bilimsel yasaların Humecu
kavramsallaştırılmasındaki zayıflığın tam da bu yasaların kapalı,
yani olayların sabit bağlantılarının oluştuğu bir sistemi önvarsaymasından
kaynaklandığını öne sürer. Böyle yapılmakla, deneysel yapılar ile bilginin açık
sistemlere uygulanması imkansız hale getirilir. Açık sistemler söz konusu
olduğunda bunlar ancak ve ancak ampirik-olmayan bir biçimde yorumlanmak
suretiyle tümellere varılabilecektir ki bu da insansal eylemlerden bağımsız bir
doğal zorunluluk yasası ile bilgimizi sınırlandırmak anlamına gelecektir
(Bhaskar 2008a: 3).
Bilim, genel anlamda önce bir düzenliliği gözlemler, tanımlar, bununla ilgili makul bir
açıklama tasarlar ve bu çerçevede yapılan açıklamalardan bir takım entiteler ve
süreçler koyutlanarak bunların gerçekliği doğrulanır veya yanlışlanır. Klasik ampirist gelenek
birinci aşamada (bu anlayışa rakip olarak çıkan Neo-Kantçı veya transandantal idealist
gelenek ise ikinci aşamada) kalır.
Gerçekten
de Hume ve takipçilerinin temsil ettiği klasik ampirist okul bilginin nihai
nesnesini atomistik olaylar olarak görür. Bu olaylar verili olguları oluşturur
ve bunların bağlantıları doğal zorunluluk idesinin nesnel içeriğini doldurur.
Bilgi ve dünya noktaları birbirine tekabül eden hatta bazen birbiri ile iç içe
geçen izomorfik bir yüzey olarak varsayılır. Bu kavramsallaştırmada bilim
verili olguların ve bunların bağlantılarının uyarılarına verilen bir tür
otomatik ve davranışsal tepki olarak tanımlanır; "bilim adeta doğanın bir
epifenomenidir" (Bhaskar 2008a: 14-15).
Ampirizmin
ideolojisinde dünya yassı, tekdüze, yapılaşmamış ve farklılaşmamış görülür:
esasen sürekli olarak birleşen, böylece kapalı sistemlerde vuku bulan,
atomistik olaylardan veya durumlardan oluşmaktadır. Bu olaylar ve bunların
sabit bağlaşımları, pasif olarak bu verili olguları sezen (veya yakalayan) ve
sabit bağlaşımları kaydeden asosyal, atomistik bireyler tarafından
bilinmektedir (Bhaskar 2015: 31).
Kant
ve onun takipçilerinin transandantal idealizminde ise bilimsel bilgilerin
nesneleri doğal düzenin modelleridir. Bu nesneler yapay inşalardır ve belli bir
insandan bağımsız olabilmeleri mümkünse de genel olarak insansal etkinliklerden
bağımsız olamazlar. Bu kavramsallaştırmada doğal zorunluluklara ulaşmak için
olayların sabit bağlantıları gerekli olsa da yetersizdir. Bilgi bir yüzeyden
ziyade bir yapı olarak görünür. Fakat doğal dünya, insan aklının veya -modern
versiyonlar söz konusu olduğunda- bilimsel topluluğun bir inşası olarak
değerlendirilir (Bhaskar 2008a: 15).
Üçüncü
pozisyon ise transandantal realizm olarak tanımlanır Bhaskar tarafından.
Burada bilgi nesnesi olarak, fenomenleri oluşturan yapılar ve mekanizmalar görülür
ve bilgi bilimin toplumsal etkinliği içinde üretilmesiyle tanımlanır (Bhaskar 2008a:15).
Bu nesneler ne ampirizmdeki "görüngüler" ne de idealizmdeki fenomenlere empoze
edilmiş insansal inşalardır. Bilim yapılandırılmış, farklılaşmış ve değişen bir
dünya tasarlayan (eleştirel realist) bir ontoloji üzerinde yükselmelidir. Üçüncü
pozisyonun nesneleri bilgimizden bağımsız olarak işleyen ve devam eden gerçek
yapılar, deneyimlerimiz ve onlarla bağlantı kurmamıza yarayan koşullardan
ibarettir.
Ancak ve ancak üçüncü
aşamaya geçilmekle açık sistemlerdeki görüngülerin açıklanmasına
yarayacak yeterli bir gerekçeye ulaşılmış olur. Bu aşamada artık sabit
bağlantılara bağımlılık ortadan kalkmıştır (Bhaskar 2008a: 3). Transandantal
realist yöntem süreğen bir diyalektik içinde, bilimin bir veya bir dizi
fenomeni tespit ettiği, onunla ilgili açıklamalar oluşturduğu ve ampirik olarak
açıklamaları test ettiği, daha sonra açıklanacak fenomenler haline gelecek olan iş
başındaki doğurgan mekanizmanın tespit edilmesine elveren bir
gelişim şeması izler (Bhaskar 2015: 47).
Bize
doğayla ilgili felsefi bir bilgi verme iddiasında olan her ekol, bilimin mümkün
olabilmesi için dünyanın nasıl konumlandırılması gerektiği üzerine bir
ontolojiyi önvarsaymaktadır. İdealizm de ampirizmde olduğu gibi ontolojinin
epistemolojiye öncelliğini yadsır. Bhaskar'ın olgunluk dönemi yapıtı olan Dialectic'te görüleceği bilim
tasarımlarında egemen olan başlıca meta-felsefi hatayı varlık hakkındaki
analiz, tanım ve açıklamaların, bizim varlığa ilişkin bilgimiz hakkındaki
önermeler bakımından ele alınmasını, yani ontolojinin epistemolojiye
indirgenmesini “epistemik yanılgı” olarak adlandırır (Bhaskar 2008a: 4).
Ampirik
realizmin epistemik yanılgısı varolanlar hakkındaki açıklamaların varolanlar
hakkındaki bilgiye indirgenebileceğine olan metafizik dogmayı sürdürmesindedir
(Bhaskar 2008a: 5). Ampirik dünya felsefe geleneğinde gizil olarak bulunan
antropomorfizme bağlı kategori yanılgısıyla maluldür. Bu nedenle bilim
açısından hangi deneyimlerin önem taşıyıp hangi deneyimlerin önemsiz olduğunu
belirleyen koşulların göz ardı edilmesi sorunu çözümlenmeden kalmıştır. Genel olarak
bu koşullar verili toplumsal etkinlik olarak ortaya çıkarlar. Böylesi bir
toplumsallık alanında ise insanlar halihazırdaki olguların pasif alımlayıcısı
ve mevcut konjonktürlerin yorumlayıcısı olmaktan öte bir rol oynamazlar
(Bhaskar 2008a: 5).
Bu
noktada, Bhaskar’ın bir diğer önemli ayrımı devreye girer:
i)
Bilimin geçişli boyutu belli bir bilimsel ekol için halihazırda var olan
olguları ve teorileri, paradigmaları ve modelleri, yöntemleri ve teknikleri
işaret eder;
ii)
Geçişsiz boyut ise bizden bağımsız olarak varolagelen gerçek şeyler, yapılar,
mekanizmalar ve süreçlerle ilgilidir.
Bilimsel
araştırma daima bir “şey” ile ilgilenir. Bu şey ise daima bilimden bağımsız
olarak varlığını sürdürür. Şey’in varlığı tartışmasız olsa da ona dair bilimsel
bilginin yanlışlığını ortaya koymak mümkündür. Dolayısıyla bilimsel bilgi
olarak tanımladığımız bilgi türü verili bir zamandaki bilimsel araştırma
nesnesine dair dünyanın özelliklerine dair doğruya en yakın olduğunu
düşündüğümüz bir teoriler setinden ibarettir. Bilimsel etkinlik ise nesnelerin
daha derin kavrayışına ulaşmak için bu teorileri elden geçirir. Bu teoriler
geçişli boyutu oluştururlar ve onlardan bağımsız olarak varolagelen ve geçişsiz
boyutu oluşturan nesnelere yönelirler. Geçişsiz boyuta dair kuramlar ne kadar
derinleşse ve incelse de geçişli boyut geçişli olmaya devam eder (Collier 1994:
50 -51). Bu çerçevede Bhaskar’ın genel teorisinin “realizmi” geçişsiz boyutun
geçişli boyuta öncel olduğu önkabulünden gelmektedir. Bununla birlikte
Bhaskar’a göre her felsefe esasen bir realizmdir ya da en azından prensip
olarak realizme sahiptir; başka türlüsü düşünüldüğünde felsefe yapmak olanaksız
hale gelecektir. Şu halde asıl soru realizmin, nereye kadar ve hangi formda
uygulandığıdır (Bhaskar 2015: 38-39). Bilim felsefesinde realist konum bilim
tarafından ele alınan nesnelerin bilgisinin değil varlığının niteliği hakkında
teoriler geliştirmeye yönelecektir (Bhaskar 2015:37).
Bhaskar’ın
1979 tarihli Natüralizmin Olanaklılığı
(The Possibility of Naturalism) kitabında daha önce genel olarak doğa
bilimlerine dair geliştirdiği ontoloji programını sosyal bilimlere doğru
genişlettiği görülür. Bu yapıtta zenginleştirilecek olan eleştirel realist
akımın temel hedefi, sosyal bilimlerin “bilimsel” olanaklılığını “felsefi”
açıdan temellendirmektir.
Bhaskar
öncelikle toplumu “sadece bireyin daima önceden hazır ve nazır olarak bulduğu
bir koşul” olarak ele almaz, onu “aynı zamanda insani fail tarafından sürekli
yeniden üretilen bir sonuç” olarak tanımlar. Pragmatizm ile Weberciliğin
bireyciliği ve iradeceliğine olduğu kadar organikçi ve Durkheimcı kolektivizm
ve şeyleştirmeye de karşı Eleştirel Realizm toplumsal olana dair ilişkisel bir
anlayışı savunur. Buna göre toplum, bireylerin asla yaratmadıkları ama pratik
eylemlerinde her zaman varsaydıkları ve bu şekilde her yerde yeniden
ürettikleri veya dönüştürdükleri, konumlandırılmış pratikler ve ağ halindeki
karşılıklı ilişkiler topluluğudur (Bhaskar 2015: 25). Dolayısıyla toplumun bireylerin yapıp
etmelerine indirgenmesi son derece yanıltıcı olacaktır; bireyin etkinliğinin
önkoşulu toplumsal yapıların varlığıdır.
KAYNAKÇA:
Bhaskar,
Roy, A Realist Theory of Science, 2008a, Routledge, London & New York
Bhaskar, Roy & Norrie, Alan, Dialectic and Dialectic Critical Realism, Critical Realism; Essential Readings içinde, ed. Archer, Margeret; Bhaskar, Roy; Collier, Andrew; Lawson Tony, Norrier, Alan, 1998, Routledge, London & New York
Bhaskar, Roy, Dialectic; The Pulse of Freedom, 2008b, Routledge, London & New York
Bhaskar, Roy, Dialectics, A Dictionary of Marxist Thought içinde, ed. Bottomore, Tom vd. 2001, Blackwell, Oxford & Massachusets
Bhaskar, Roy, Gerçekliği Geri Kazanmak; Çağdaş Felsefeye Eleştirel Bir Giriş, çev. Aydaş, Beyza Sumer, 2015, Nota Bene Yayınları, Ankara
Callinicos, Alex, Criticial Realism and Beyond: Roy Bhaskar’s Dialectic; Critical Companion to Contemporary Marxism içinde Ed. Jacques Bidet and Stathis Kouvelakis, 2008, Brill, Leiden & Boston
Collier, Andrew, Critical Realism, An Introduction to Roy Bhaskar’s Philosophy, 1994, Verso Books, London & New York
Creaven, Sean. The Pulse of Freedom? Bhaskar’s Dialectic and Marxism, Historical Materialism. 2002, Vol. 10 Issue 2, p77-141.
Çeğin, Güney & Etil, Hüseyin, Eleştirel Realizmin Manifestosu, BirGün Kitap, Sayı 124, 13 Nisan 2013, s7
Harvey, David L., Agency and Community: A Critical Realist Paradigm, Journal for the Theory of Social Behaviour. Jun2002, Vol. 32 Issue 2, p163-194.
Kaidesoja, Tuukka. Exploring the Concept of Causal Power in Critical Realist Tradition Journal for the Theory of Social Behaviour. Mar2007, Vol. 37 Issue 1, p63-87
Bhaskar, Roy & Norrie, Alan, Dialectic and Dialectic Critical Realism, Critical Realism; Essential Readings içinde, ed. Archer, Margeret; Bhaskar, Roy; Collier, Andrew; Lawson Tony, Norrier, Alan, 1998, Routledge, London & New York
Bhaskar, Roy, Dialectic; The Pulse of Freedom, 2008b, Routledge, London & New York
Bhaskar, Roy, Dialectics, A Dictionary of Marxist Thought içinde, ed. Bottomore, Tom vd. 2001, Blackwell, Oxford & Massachusets
Bhaskar, Roy, Gerçekliği Geri Kazanmak; Çağdaş Felsefeye Eleştirel Bir Giriş, çev. Aydaş, Beyza Sumer, 2015, Nota Bene Yayınları, Ankara
Callinicos, Alex, Criticial Realism and Beyond: Roy Bhaskar’s Dialectic; Critical Companion to Contemporary Marxism içinde Ed. Jacques Bidet and Stathis Kouvelakis, 2008, Brill, Leiden & Boston
Collier, Andrew, Critical Realism, An Introduction to Roy Bhaskar’s Philosophy, 1994, Verso Books, London & New York
Creaven, Sean. The Pulse of Freedom? Bhaskar’s Dialectic and Marxism, Historical Materialism. 2002, Vol. 10 Issue 2, p77-141.
Çeğin, Güney & Etil, Hüseyin, Eleştirel Realizmin Manifestosu, BirGün Kitap, Sayı 124, 13 Nisan 2013, s7
Harvey, David L., Agency and Community: A Critical Realist Paradigm, Journal for the Theory of Social Behaviour. Jun2002, Vol. 32 Issue 2, p163-194.
Kaidesoja, Tuukka. Exploring the Concept of Causal Power in Critical Realist Tradition Journal for the Theory of Social Behaviour. Mar2007, Vol. 37 Issue 1, p63-87