Çarşamba, Ağustos 17, 2011


Tanrı Derken?

Hıristiyan misyonerlerin Çin’deki varlığı 13. Yüzyıla kadar uzanmaktaymış fakat bunların sayılarının azlığı ve Avrupayla iletişimlerinin zayıf olması nedeniyle iki kültür arasındaki gerçek etkileşimin mümkün olması için Portekizlilerin 16. Yüzyılda Güney Çin’e gelişine dek beklemek gerekmiş. Cizvit Misyonu, Francis Xavier tarafından kurulmuş ama adı günümüze kalan figür Matteo Ricci S.J. anakaraya 1582’de ayak basmış. Çok yetenekli bir dilbilimci olan Ricci Çinli okuryazar kısmını Avrupa hafıza teknikleri, kartografi bilgisi, sarkaçlı çalar saat ve klavsen gibi Şeytan icatlarıyla etkileyerek sıcak ilişkiler kurmayı başarmış. Bu sayede 1601’de Başkent Pekin’de bir Cizvit Misyonu kurmak için izin koparabilmiş.

Cizvit misyonerler ilk kez bu denli gelişmiş bir kültürle karşı karşıya kaldıklarından bir takım sorunlar gündeme gelmiş. Genel olarak söylemek gerekirse yerel inanışlardaki hangi öğelerin muhafaza edilip hangilerinin reddedilmesi gerektiği misyonerleri muallakta bırakmış.

Sözgelimi, “İncil’deki Tanrı sözcüğü (Yahweh/Theos) Çinceye nasıl çevrilmeli?” sorunu. Cizvitler Çincedeki Tian (Gökler)’ı kullanmayı putperestlikle özdeşleştirdiklerinden Tanrı’yı Shangdi (Yükseklerdeki Efendi) veya Tianzhu (Göklerin Efendisi) olarak karşılamayı yeğlemişler. Fakat bu kez de yeni bir soru türer: Bu terimler pagan Tanrı anlayışının ürünü olduklarından Hıristiyanların Tanrısının akıllara ve gönüllere yerleşmesinin önünde engel oluşturmazlar mı?

Bir başka sorun: Çinli Hıristiyan muhtediler Konfüçyus öğretisindeki atalarına, şehirlerini koruduğuna inanılan ruhlara dua etme ritüllerine devam etmeli midirler? Bu tür davranışlar toplumsal sorumlulukların gerektirdiği kültürel törenler olarak ikincil önemde midirler yoksa Hıristiyan teolojisine aykırı mı addedilmelidirler?

İşte bu meseleler bugün tarihçilerce Çin Ayinleri Tartışması olarak adlandırdığı hadisenin içeriğini oluşturmuş. Cizvitlerin uzlaşmacı, rahat tutumları ve okuryazar, nüfuz sahibi sınıflar içerisinde yaygınlık kazanmaları rakipleri Dominikenleri ve Fransiskenleri olduğu kadar daha sonra Çin’de faaliyet göstermeye başlayan Protestanları da rahatsız etmiş. Tartışmanın büyümesiyle Papa XI. Clement Çin’e bir temsilci gönderir ve akabinde 1715’te Konfüçyusçu pratiklerin Tanrı’ya şirk koşma anlamına geldiğini ve bu tür ayinleri Katoliklere yasakladığını bildirir.

Birkaç gündür dil-kültür, gelenek-din ilişkisi üzerine tekrar kafa yormaya vesile olan ilginç bir tarihi hikaye...

0 Comments:

Yorum Gönder

<< Home